Eğitim Sen Doçentlik Başvuru Koşullarında Yapılan Değişiklikleri Yargıya Taşıyacak.
Eğitim Sen, doçentlik başvuru koşullarında yapılan değişiklikleri mahkemeye taşıyacağını duyurdu. Sendikadan yapılan yazılı açıklamada, “İlk başvurusunu yapıp üç dönem beklemek zorunda kalanlar hakkında hak ihlali oluşturabilecek belirsizlikler var. Üç dönem bekleyip ikinciye başvuranların başvuru tarihleri zaman, yeni kriterlerin uygulanacağı akademik takvime denk gelir.Bu durumda eski kriterlerin mi yoksa yeni kriterlerin mi uygulanacağı belli değildir.Bu durumdaki bir akademisyene yeni kriterlerin uygulanması, tüm çabaları boşa gidecek.
Eğitim Sen, Üniversitelerarası Kurul tarafından yayınlanan doçentlik başvuru koşullarındaki değişiklikleri yargıya taşıyacağını duyurdu. Birliğin yazılı açıklaması şöyle:
“Üniversitelerarası Kurul tarafından yayınlanan doçentlik başvuru koşullarındaki değişiklikle, üniversiteleri üniversite olmaktan çıkaran, yetersizlik ve keyfi uygulamaları bir unsur olarak kabul eden, akademik özgürlüğü hiçe sayan uygulamalara bir yenisi daha eklendi. hak ettikleri takımlara atanmayı bekleyen akademisyenlerin yaşadıklarını anlatıp, bu konuların analizine yönelik siyasi önerilerde bulunduğumuzda, yine kendi bildiğini okuyan bir yönetim aklıyla karşı karşıyayız. Bu değişimleri akademik özgürlükle ya da üniversiteyi üniversite yapan değerlerle yan yana getirmek gerektiği kadar büyük.Akademi, üniversiteler, akademik özgürlük ile ilgisi olmayan ve onları kabul görenleri üretmeye zorlayan koşullar. tek amacı onları üretmeye zorlamak olan siyasi iktidar tarafından sanki üniversitelere cuntacı bir zihniyet hükmediyormuş gibi önümüze getirildi. Nasıl? Doçentlik başvurularında akademisyenlerin kitap, makale, tez danışmanlığı, bilimsel toplantılar için belirlenen kriterlerden puan toplaması gerekiyor! Ancak bu sürecin yönetimi öyle baskıcı bir boyuta ulaşmıştır ki neyin bilim olup neyin olmadığı kararı iktidara biat eden profesörlere verilmektedir.
“SİYASET BİLİMİ VEYA PSİKOLOJİ KAPSAMINDA OLAN SİYASET PSİKOLOJİSİ ÜZERİNE BİR KİTABA KİM KARAR VERECEK”
Yani doçentlik unvanını almak isteyen bir akademisyen, kitap yazarken, redaksiyon yapmak üzere YÖKSİS bilgi bankasına kayıtlı ve üniversitesinden resmi izin almış profesörlerin editörlüğünde “bilimsel faaliyet” yapmaya zorlanmıştır. kitap bölümleri. Bu durumda; bilim ise ‘üniversiteden resmi izin’ almış bir ‘profesör’ün, üniversiteden izin alamayan profesör ve diğer öğretim elemanlarının akademik faaliyetleri ise denetim ve gözetiminde yapılabilecek bir faaliyete indirgenmiştir. ‘bilimsel’ olarak görülmedi. Sansür, bir öğretim görevlisinin akademisyen olmasına rağmen yayın izni almasına ve bilimsel faaliyetinin ancak bu izni aldığında resmi bir değer kazanmasına verilen isimdir! Editör olmak için üniversiteden izin almak ve kitabı sadece bu kişilerin editörlüğünde yazabilmek, akademik özgürlüğü tamamen ortadan kaldırmaktadır. Yayınlanan kitabın ‘tüm bölümlerinin’ başvurulan doçentlik alanıyla ‘ilgili’ olması şartı getirilmiştir. Doçent adayları üzerinde yoruma açık bir tabirle yeni bir baskı ve denetim mekanizması kurulmak istenmektedir. Ayrıca komitenin tez savunmalarında bile kişisel ‘çıkarlara’ göre ayrımcılık yapabildiği bir dönemde, ‘doçentliğe ilişkin’ sözünün yeni hak ihlallerine zemin hazırlayacağı açıktır. Örneğin siyaset psikolojisi üzerine bir kitabın siyaset bilimi alanına mı yoksa psikoloji alanına mı gireceğine, bilimin sınırlarının nereye ve nasıl çizileceğine kim karar verecek? Nitekim disiplinler arası çalışmalar, üniversiteden izin almadıkları için “yetkili sayılmayan akademisyenler” tarafından değil, “editörlük yapan akademisyenler” tarafından ücretsiz kabul ediliyor! Editörlük, emekli akademisyenler ve bağımsız araştırmacılar için resmi izin şartıyla, doktorasını tamamlamış, dışarıdan ders vermesi engellenen binlerce kişinin akademik üretimde yer alması engelleniyor!
“ÖĞRETMENLİK FAALİYETİ EN DEĞERLİ AKADEMİK FAALİYET OLARAK PUANLANMIŞTIR”
Lisans ve lisansüstü düzeyde ders vermiş olmaları koşuluyla, önlisans programlarında ders veren/görevine devam eden adaylar hariç tutulur. Öğretim faaliyeti, en az değerli akademik faaliyet olarak derecelendirildi. Sağlık bilimlerinin temel alanında daha önce olmayan kurallar getirilerek asıl müellif şartı birden üçe çıkarılmış, üç eserde asıl müellif olma şartı getirilmiştir. İlk başvurusunu yapıp üç dönem beklemek zorunda kalanlar için hak ihlali oluşturabilecek belirsizlikler mevcuttur. Üç dönem bekleyip ikinci kez başvuranların başvuru tarihleri, yeni kriterlerin uygulanacağı akademik takvim ile çakışmaktadır. Bu durumda eski kriterlerin mi yoksa yeni kriterlerin mi uygulanacağı belli değil! Bu durumdaki bir akademisyene yeni kriterler uygulamak, tüm emeklerinin boşa gitmesi anlamına gelecektir.
“TÜM BİLİM ÇALIŞANLARINI ÜNİVERSİTELERİMİZİN İNSAN, TOPLUM VE DOĞA İÇİN MÜCADELEMİZE DESTEK OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ”
Bilinmelidir ki Eğitim Sen olarak detaylı bir şekilde incelemeye devam ettiğimiz söz konusu konuyu yargıya taşıyacağız, akademik özgürlüğe ve üniversitelerimize sahip çıkacağız. Tüm bilim emekçilerini insan, toplum ve doğa yararına üniversite çalışmalarımıza güç katmaya çağırıyoruz.”